ELÇİLERE (PEYGAMBERLERE) ÎMÂN:

"Resûl/elçi", Arapçada "bir şeyi tebliğ etmesi için gönderilen/mürsel demektir.

Burada kastedilen: Kendisine bir şeriat vahyedilen ve bu şeriatı tebliğ etmekle emrolunan insan demektir.

Elçilerin ilki, Nuh -aleyhisselâm-, sonuncuları ise, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'dir.  Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"(Ey Nebi!) Şüphesiz biz, Nûh’a ve ondan sonraki nebilere vahyettiğimiz gibi, (elçilik görevini tebliğ etmen için) sana da vahyettik."

[1]

Enes b. Mâlik'ten -radıyallahu anh- şefaat konusunda rivâyet olunan hadiste, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

"Kıyâmet gününde, mü'minler toplanacaklar ve 'Rabbimizin katında bize şefaat (aracılık) edecek birisini bulsak' diyecekler. Bunun üzerine Âdem -aleyhisselam-`a gelecekler ve: -Ey Âdem! Sen insanların babasısın. Allah seni kendi eliyle yarattı. Meleklerine senin önünde secde ettirdi. Bütün isimleri sana öğretti.[Allah katında itibarın, makamın var.] Rabbin nezdinde bizim için şefaatte bulunmaz mısın? Bulunduğumuz bu durumdan bizi rahata kavuşturmaz mısın?' diye talepte bulunacaklar. O ise: -Benim şefaat etme yetkim yok' diyecek ve (cennette yasak olan ağaçtan yiyerek âsi olduğu) günahını hatırlayıp utanacak ve: -Siz Nûh'a gidin! Çünkü o, Allah'ın yeryüzüne gönderdiği ilk elçidir, diyecek. Bunun üzerine insanlar ona gidecekler. O ise: -Benim şefaat etme yetkim yok, diyecek ve bilmeden (oğlu için) Rabbinden istediğini hatırlayıp utanacak ve: -Halilullah'a (İbrahim'e) gidin' diyecek. İnsanlar İbrahim -aleyhisselam-`a gidecekler. Ancak o da: -Ben yetkili değilim! Ancak Allah'ın kendisiyle konuştuğu ve kendisine Tevrât'ı verdiği Musa'ya gidin, diyecek. Bunun üzerine insanlar ona gidecekler. O ise: -Haksız yere öldürdüğü canı hatırlayıp Rabbinden utanacak ve: -Allah'ın kulu, elçisi, kelâmı ve rûhu olan İsa'ya gidin, diyecek. Bunun üzerine O: -Ben buna yetkili değilim. Fakat Allah'ın geçmiş ve gelecek günahlarını bağışladığı, kulu Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e gidin! diyecek. Bunun üzerine bana gelecekler. Gidip Rabbimin huzuruna çıkmak için izin talep edeceğim. Bana izin verilecek. Rabbimi görünce, Rabbime secdeye kapanacağım. Allah'ın dilediği kadar secdede kalacağım. Sonra şöyle denilecek: -Ey Muhammed! Başını kaldır! Dilediğini söyle, söylediğine kulak verilecek. Ne arzu ediyorsan iste, talebin yerine gelecektir! Şefaatte bulun, şefaatin kabul edilecektir! buyuracak. Bunun üzerine ben, başımı yerden kaldırıp bana öğrettiği hamdlerle ona hamd edeceğim. Sonra şefaat edeceğim. Bana bir sınır konulacak ve onları cennete girdireceğim. Sonra Rabbime tekrar dönüp O'nu görünce önceki gibi secdeye kapanacağım. Sonra bana bir sınır konulacak ve onları cennete girdireceğim. Sonra Rabbime dördüncü defa dönüp şöyle diyeceğim: -Cehennemde, Kur'an'ın mâni olduğu ve orada kalmaları gerekli olan kimselerden başka kimse kalmadı." 

[2]

references

[1] Nisâ Sûresi:163

[2] Buhârî, Kitabu Rikak, Cennet ve Cehennem’in vasfı babı, hadis no: 6197

Dilinizi Seçin